OKSİN HORMONU DENEYLERİ
Oksin hormonu hakkında bilinenlerin pek çoğu, özellikle yulaflar olmak üzere, çimen fidelerinin üzerinde yapılan çalışmalardan elde edilmiştir. Bir çimen fidesinin gövdesi koleoptil olarak isimlendirilen bir kınla kuşatılmıştır. Bu çalışmaları ilk olarak 1880 yılında Charles Darwin ve oğlu Francis Darwin yapmıştır. Darwinler çalışmalarında, koleoptil ucu kestiklerinde veya ışık geçirmeyen bir başlık ile kapattıklarında, koleoptilin ışığa doğru yönelmediğini gözlemlemişlerdir. Buna karşılık koleoptil uç açık bırakıldığında ya da ışığı geçiren bir başlık ile kapatıldığında ışığa doğru yönelim olduğunu saptamışlardır. Darwinler ışığın algılanmasında koleoptil ucunun sorumlu olduğu ve uç kısımdan kıvrımın oluşacağı alt kısımlara bazı sinyaller gönderildiği sonucuna varmışlardır. 1913’te, Danimarka’dan Peter Boysen-Jensen, bu varsayımı denemiş ve sinyalin hareketli bir kimyasal madde olduğunu göstermiştir. Araştırmacı, koleoptil ucunu, hücreler arasındaki teması kesen fakat kimyasalların geçişine izin veren jelatin bir blokla koleoptilin diğer kısımlarından ayırmıştır. Bu fideler, ışığa doğru kıvrılarak yönelmişlerdir.
Koleoptil ucu, alt kısmından geçirimsiz bir engelle (mika ile) ayrıldığında koleoptillerde yönelim olmamıştır. 1926’da Hollandalı F. W. Went, Boysen-Jensen’in denemelerinde değişiklik yaparak fototropizma olayındaki etkili kimyasal olan oksin hormonunun agar bloklarına difüzyonla geçmesini sağlamıştır. Agar bloklar koleoptillerin merkezinden uzağa yerleştirildiğinde, yerleştirilen bölgede büyüme artmış, koleoptilin yönlenmesi zıt yönde gerçekleşmiştir.